25 Nisan 2008 Cuma

Elveda fanustaki güzel kız...

26.04.08/01:36
Yaktım bugün resmini
Hani bahçeli dünyamızdan çıkarken bana emanet ettiğini...
Yıllardır saklıyordum,
Nedenini bilmeden, belki sadece huzur için açıp bakıyordum arada
Geçmişi, ilişkimizi hatırlatan çoğu siyah, az biraz da beyaz olan resmi yaktım bugün...
Son buluşmamız aklımdan gitmiyor bir türlü,
İlk defa bu kadar net bir şekilde gördüm
Bizi ayıran ve belki de sonsuza kadar ayıracak olan fanusu.
Dokundum ona, biraz da savaştım ama daha ileriye gidemedim.
Sen içerde dışarıyı bilmeden özgürdün ben ise içeriye giremediğim için mahkum...
Hiç yer almış mıydım o camın öteki kıyısında bilmiyorum
Geceleri rüyalarımı işgal ediyor bu düşünce
O kadar cahil, umursamaz ve saygısız olabilmiş miydim?
Yazık...
Bunları yazarak bile bir camın olmamam gereken yönünde olduğumu kanıtlıyorum kendime...
Cahilliğimin kapattığı gözlerimle izliyorum seni...
Umursamaz kalbimle seviyorum seni HÂLÂ...
Ve saygı duymayan beynimle siliyorum hislerimi...
Kapandı ekran...
Gözümün önünde yemyeşil gözlerin...
Elveda fanustaki güzel kız...

23 Nisan 2008 Çarşamba

Değişimin yolu...

Düne kadar geliyordu o şey
Ne olduğunu bilmediğim zavallı şey
Bense, beynimse iki kağıt tarafından öğüt alıyordu
İki ayrı kişinin elinden çıkan ayrı kağıtlar
Biri kılıcını çekip haykırırken yüzleş diye
Diğeri kaç diyordu sakin, kısık, KORKAK sesiyle
Ne yazık ki ben özgür iradenin çocuğuyum
Ne biri ne diğeri anlamlı benim için
Akıp gelirken o şey ben bekledim dinlemeden, düşünerek
Sonra o an geldi
Gelmekte olan şeyin geldiği an
Hazırlıksız yakalandım zaten hazırlanılamayacak şeye
Vurdu geçti bana yıkıldım bazı bazı...
AMA TAMAMEN DEĞİL!
Değişimin yolu bu galiba,
Yıka yıka bazı kısımları bütünü bozmak
O AN ne hissettim bilmiyorum
FAKAT sonrasında aldığım nefes, içtiğim su
Sanki değişmiş gibiydi, tıpkı benim gibi
Ne olacak, ne kadar geçecek bilmiyorum üstünden ama
Sanki KAÇ diye fısıldayan kişi yeni bir kelime öğrenecek;
DİNLE...

20 Nisan 2008 Pazar

Kaybediyorum…

12.07.07/17:35

Kaybediyorum…
Dengemi kaybediyorum, sanki ilişkilerimde koca bir kopukluk var.
Kontrolümü kaybediyorum yıllardır uyguladığım telkinler
Sanırım artık işe yaramıyor.
İçime attığım onca şey sonunda bölük pörçük çıkıyor
Çıkışları garip aslında;
Bazen beklenmedik bağırmalar,
Bazense köksüz, belki de asılsız aşklar olarak
Gerçekle bağımı çözüyorum…
Aslında, şaşırtıcı olsa da bağımı çözmek istemiyorum!
Gerçekler bana iyi davrandığından değil ama…
Mutluluğu sadece hayallerimde buluyorum!
Mutluluğu gerçeklikte de istiyorum…
İsteklerim git gide saplantılara dönüşüyor farkındayım..
Durmak istemiyorum...
Ne olur anla...
Gerçeklik bana mutluluk vermedikçe gerçeği değiştiriyorum!
Aslında yaptığım şey hayal kurmak değil…
Yaptığım yalan yaratmak…
Yaptığım yalan bir dünya kurup içine gerçek insanlar koymak.
Yalan dünyamda ki gerçek insanlar bana mutluluğu vermeli
AMA VEREMİYORLAR
Yalan dünyamda ki insanlar her ne kadar gerçekseler de
Yalan bir dünyada ki insana gerçek denilemez aslında
Eğer etkiler geçerli değilse gerçekler diyarında
Etkilerin tepkileri nasıl gerçek, geçerli ve yeterli olabilir.
Bu nedenle gittikçe, zaman ilerledikçe kopuyor bağım gerçekle
İstemiyorum gerçek dünyanın değerlerini
Etkileri geçerli kılma yetileri beni mutsuz kılan
Ama aynı nedenden koparmıyorum, koparamıyorum bağı
Hatta içten içe bağın iç kuvvetlerini destekliyorum
Bir gün gelir de gerçeklikte geçerli olan etkenlerin yarattığı bir tepkiyle karşılaşırım diyorum içimden
AH! şu kahrolası umudum yok mu?
Halbuki mutluluk biraz ötede bana el sallıyor
Koparmam için yalvarıyor burasıyla orasını birleştiren o umutla her gün daha güçlenen birkaç ipliği
YAPAMIYORUM!
Her gün daha çok nefret ediyorum kendimden aslında
Hiç olmayan farazî bir his nedeniyle MUTLULUĞU atlattığım için.
Her ne kadar yok desem de
Hep içimde biliyorum, özgür(!) irademe karşı gelen o hissi

Hapis

19.0.07/02:56

Mutlu değilim, hala mutlu değilim…
Mutlu olmam için koşullar yeterli değil
Mutlu olmam için gereken koşulları yaratamıyorum…
Belki birinin bana yardım etmesi gerek
Ya da tüm koşulları halletmesi, tamamen ve tek başına
Böyle birini görmüyorum, hissetmiyorum…
Kalbimin derinliklerinde zifiri karanlık bir oda var
Sanki elimden tutmuşlar, o odaya koymuşlar beni
Kendi içimde, özümde, hapis oldum o karanlık odada
Odanın içi boş, ya da bilinmezliğin verdiği yoklukla dolu
Odada ne var bilmiyorum ama odanın havası farklı
Sanki süzülür gibi geziniyorum içinde
İçeride kendimi yarı sarhoş hissediyorum.
Ayık olduğum zamanlarla sarhoş olduğum zamanlar birbirinin içinde sanki,
Zıtlıkların bütünlüğü, değil mi?
Çevrede bir şeyler görüyormuşum gibi geliyor kimi zaman
Sonra hatırlıyorum
Zifiri karanlık bir odada, nasıl bir şey görebilirim ki.
Arada bir de aklıma oraya gelişim geliyor,
Elimden tutanı hatırlamaya çalışıyorum
Bir kez, sadece bir kez bana bakma cesaretini göstermişti
O zaman tanımamıştım onu
Şimdiyse kim olduğunu bildiğime eminim…
En büyük düşmanım ve dostum
"Ben yazdım H. düzenledi..."

Fişteki umut....

Okuyorum kelimeler önümde
Kelimeler sonsuzluk gibi sürüp gidiyor
Saçma geliyor,
Tıpkı sonsuzluk gibi sürmekte olan yaşam boşlukla birleşmiş,
Sonsuz bir boşluk,
Umutsuzluğu aşma çabam yeterli gelmiyor, ama vazgeçmiyorum
Vazgeçmeye elverişli hayatım anlamsız kılıyor bu durumu,
Barış savaştır diyor kitap
Korkumu güçlendiriyor bu
Korkum savaştan mı kaynaklı
Savaş ölüm mü getiriyor
Ölüm bana düşen mi yoksa onlara mı?
Hani olur da dönersem geri
Yıkım ve ölümle karşılaşmak mı beni bekleyen
Öyle bir şey istemiyorum!
Ölmek daha kolay!
Vazgeçmeye meyilliyim dedim ya
Yaşamdan vazgeçmek de öyle
Kolay!!
Ama çabam, umut yolculuğum devam ediyor.
Aklımda bir yük, umut için ışık, sevgi için şiirle yüklüyüm
Yol sürüyor,yoldaşlar az…
“ARA”,“BUL” ve “BENİMSE” lafları ile yürütüyorum kendimi
Umutsuzluk, umuda doğru benimle…
‘Kabataş, han cafede denize bakarken yazar kasa fişine yazılan bir şiir...’
"Ben yazdım H. düzenledi...."